Avcı kollarına ayrılmış Arif Bey taburları
Bolu'ya yaylım ederken katıldı aralarına
komutanı firar eden askerler
Kitaplar böyle söyler
Gitgide yaklaşan hengame
sanki ölümün sesiydi
Ürkmüş davarlar gibiydi ahali
kürnedi
Saklananlar & tek başına korkuya yenik düştü
yeniden sokaklara döküldü
Kaçanlar & kaçacak yer bulamayıp geriye döndü
Yürekler patlamış balonlar gibi söndü
Arif Bey bu saklanmak kâr eylemez
Onun için aşikâr yerin yedi kat altı
ve iğnenin deliği
Arif Bey bu & azrailin gölgesi
Hiç kimse elle gelen düğün bayram diyemedi
Elleri sırıklılar & Başları sarıklılar
Korkuya teslim oldular
Kesik kesik & Ürkek ürkek
Gâh susup gâh konuştular
Sustukça sur kesildi
Azmanlaştı konuştukça
korku denilen canavar
Bolu sokaklarında alınan
tedirginlik nefesiydi
Birlikte padişahçıları suçladılar
Bağırıp çağırdılar sövüp saydılar
Ufak ufak Kuva-i Milliyeci oldular
Kimisi dam başına kimisi minareye çıktı
Hışım gibi yaklaşan atlılara baktılar
Bindi yaylasına Hoca Süreyya
aklı selim umur görmüş bir adam
Yanında kasaba eşrafı
Arkasında ak bayraklar taşıyan halk
Yürüdüler....
Bu gelen yedi kardeşten ileri
atının üzerine
Bir kıyamet gibi Yarbay Arif Bey
Bir orman yangını silip süpüren
Canalıcı gibi bir şey
Durdu bütün haşmetiyle
Baktı küçümseyerek
Titreyen ak sakalları sırılsıklam yaş
Süreyya Efendi'ye
Bütün suçlu Mutasarrıf Haydar Bey
Ahali arada kaldı başsız - devletsiz
Eski mebus Aptilvahap
Boyacıoğlu Hamdi
Kardeşi kardeşe kırdıran & güruhu kandıran
İrvanlı Emin - Çubukçu Sabri
Mengeneden Avukat Nuri
ve Müftü Ahmet Efendi
Şimdi kalem kırdılar
kardeş elinden katline
bu yoksul ahalinin
Öz canları baldan tatlı
Tuttular yolunu Düzce'nin
Saflarında ölmedikçe
Bütün orduların çiğnediği
Koyunlardan daha mazlum işte bu ahali
Korkunun önünde yürüyen sürü...
Ve ahali paçavralar içinde hayaletler gibiydi
Avurtları çökük
Gözleri kurban gözleriydi
Yalın ayaklarında bin yılların yoksulluğu
Arif Bey'in çevresinde tavafa geldi
Yalvardı bükük boyunlar
ince bilekler - korku yalağı gözler
O sustu & Ölümdü sanki susan
Ve sanki ölüm insafa geldi...
Sessizce şehre girdi bir bölüm asker
Binbaşı İhsan'ı
Merkez Komutanı atadı Arif Bey
Son derece muzaffer
at sürdü kaplıcalara
Düşündü
Dinlemesi elzemdir beden denilen şey...
Bolu Merkez Komutanı Binbaşı İhsan
dahi Mutasarrıf Vekili
Dışarıda yıldız yüklü bir gece
Uyku uyumamış akşamdan beri
Dağıtmış mıntıkaya nöbetçileri
Pencereden karanlığa bakıyor
Karanlık işkilli & Böcekler cikiliyor
Gece akıyor
Uzaktan uzağa şafak
Birazdan saracak sokakları kuş sesleri
Hükümet Konağı'nın penceresinde
Binbaşı İhsan Bey'in yorgun ela gözleri...
Ansızın bir silah sesi uykuda deldi geceyi
Sonra bir daha - bir daha
Havada kurşun selleri
Atlıya yaya bir ahali
Aç kurtlar gibi dehşet hayvani
Sökün etmiş geliyordu Düzce'den
Sürüleyip yedlerinde artan kalabalığın
çoğaldıkça azalmıştı korkusu
Baltalı- silahlı- eli değnekli
Ayak yalın- perperişan bir garip haçlı ordusu
Aktılar Bolu üstüne boz bulanık bir deli su...