O günü yaşayanlar anlatırlar ki
Atlılar göründü Belce yolunda
Uzaktan izlediler
Gelen Arif Bey ve birkaç adamı
Köyün ortasına topladı köylüleri
Kar' Üseyin nerde dedi
Dediler bilmiyoruz beyim
Bir an düşündü
Bıyığını burdu & durdu
Dedi
Tez'de Çatallı'da
Dağdan inen eşkiyayı çeteme kattım
kimsenin canını almadım
Duymuşsunuzdur
Dağdan inmeyenin damını yaktım
Korkudan- ürküden değil elbet
Bilekse bilek - Yürekse yürek
Ama memleket işgâl altında
Bana asker gerek...
Üseyin'in anası kim & burda mı
Burda dediler
Siz köyün ileri gelenleri
Sen & Hacı Ahmet Ağa
Bir de sen Hasan Hoca
Eğer Kar' Üseyin bura gelmezse
yakarım Karacalar Köyünü
Bunu koyun aklınıza
Ayrıca & kendisi arkadaşımdır
hanesinde ekmek yedim zamanında
hatır vardır
Selamımı söyleyin & gelsin konuşak
Ulaklar ulaşıp haber iletti
Maviyle sarı arası
Karayla ak arası
Gök ve toprak arası
Sustu Kar' Üseyin & sustu yel
Arif Bey söylüyor ki
Gelsin teslim olsun hele
Bildirin avanesine bize katılsın & bağışlayalım
Altlarına atları
Bellerine pusatlarıyla gelsinler
Vakit kurtuluş vaktidir
Varın selam edin Kar' Üseyin'e
kardaşı Mustafa'ya
omuzdaşı Dursun'a - ötekilere...
Çetecek teslim olup katılsınlar bize
Düşmana birlikte dalalım
Yol tepip- yoldaş kılalım
Varım selam eylen Kar' Üseyin'e
Kel Mustafa dedi ki
inanma Ağa
Kancıklayıp pusu kurdular sana
Kimseler gelemez bilmediği dağa
Varalım gitmeyelim & eyvallah etmeyelim
Kar' Üseyin dedi
yalan değildir
Arif Bey yiğittir- yılan değildir
Kalsa & ne zamana kadar
Gün olur gelip bulurlar
Varalım teslim olalım
Orduya katılalım
Şu meslekten kurtulalım...
Karacalar Köyü'nün orta yerinde
Köprünün yanında- duvar dibinde
Gözlüyor kalabalık & suskun meraklı
yamaçtan inen karartıları
Havada yalnızca
uçuşan güz yapraklarının
hazin hışırtıları
Gözleri eğik
Yüzünde zorlama & dehşetli bir ifade
Adımları kaldırdıkça tedirgin
yere bastıkça kuvvetli
En önde yürüyen yorgun bir dev
alabilesiye heybetli
O günü yaşayanlar anlatırlar ki
Muhtarın evinde döşek serildi
Oturup hoş beş ettiler
Cephelerden konuşuldu
Yenilgilerden
Kuva-i Milliye'den söze girdi Arif Bey
Mustafa Kemal'i anlattı
Memleket işgâl altında
Neyin nasıl olacağını
Umut var mıdır
dediler
Dedi
hem de dağlar kadar
Beni dinle Kar' Üseyin
Kurtuluş vaktidir gayri
Beş yüz atlı topladık
iki yüz yaya
Ve dahi dağlardan çığ gibi adam
bizim orduya katılmakta
Ki şimdi sıra sizdedir
Sicilin kabarıkmış & öyle söylendi
Memleket kurtulacak sen olmasan da
O vakit hiç şansın yok
Yedi düvele baş gelen
Kuva-i Milliye ordusuna
Yol tepip yoldaş olalım
Mavzer sıkıp at sürelim
Gâvurdan hesap soralım
Omzuna rütbe verelim
Bize katıl Kar' Üseyin
Benden sana söylemesi
Dök- düşün- akıl yürüt
Var git konuş kardaşınla- kızanınla
Bana hemen cevap getir
Kel Mustafa işmar etti Kar' Üseyin'e
Maviyle sarı arası
Karayla gök arası
Çıktılar
genişleyip daraldı
daralıp genişledi
gök ve toprak arası
Ne poyrazda esen pohur kokusu
Ne ardıcın başında öten bülbül
Ne gök mavi
ne taş sert
Nedensiz bir daralma
Garip bir sıkılcım...
Kel Mustafa dedi ki & inanma Ağa
Del' Arif'in gözünde
hiçbir gözde görmediğim
bir garip ışık
Nice katiller gördüm
böyle bakanı yoktu
Yalakları idam sehpası
Karası kandil isi
Zifiri gecelerden
zindanlardan bin beter
Kalbur kalbur açılmış
Herif sanki Ezrailin kendisi
Sustu Kar' Üseyin
Bir tütün sardı usulca
Çömeldi & sırtını dayadı kayaya
Kara kara - bel bel baktı uzaklara
Horan düzlüğüne- Karacalara
Baktı melul melul Emir Dağına
Ben Arif Bey'i bilirim
Bir zaman geldiydi buraya
Emanet ettiydi bizim civarı
köyleri- dağları- insanları
Erkek adamdı namı var
Hiç unutmam o zaman
-Buralar sana emanet- demiştir
Delidir - bellidir ama
tükürüp yaladığı görülmemiştir...
Kel Mustafa acı acı bakındı
Yüzünde kekre bir gülüş
Hani Göğüs Yayla'da bir akşam
beygir soluklayıp - ekmek yediydik
Ardıcın dibinde dediydin bana
-İnsanoğlu çiy süt emmiş
güvenme ben dahi olsam-
Hani Tekne Çukurunda şaşırtıp zaptiyeyi
kayanın dibinde duldalanırken
aynı lafı gene tekrar ettiydin
Aman ağam kadan alam
güvenme Arif Bey'e
Aah Mıstafa bahtı kara kardaşım
Senin aklın üçe- beşe ermiyor
Memleket paypança ediliyor
Dağlar eşkıya tarlası & asker kaçağı
Milletin canı burnunda
Devlet yok- yokluk içinde
Askeri mi var ki ileri sürsün
Var mı üstümüze mavzer sıkmakta
Biz gibi yiğidi niye öldürsün...
Sürmez eşkiyalık bir ömür boyu
Bir gün bu inişin yokuşu olur
At atı basarmış yiğit yiğidi
Korktu sanma sakın
beni tanırsın
Çoluk çocuk büyür dağda- bayırda
yıl yıla devrilir gider
Bir gün çıkıp gelirler
El mi yaman- bey mi yaman kardaşım
Alî Osmanlıyı dahi yendiler
Konuştular
Deli bir tedirginlik gibi yel
bostan otlarını estirdi
Köskenmiş döşeğine Arif Bey
kaçıncı kadehi içti
Geldiler & Tamam dediler
Sordular & bütün çete toplansın mı
Olmaz dedi Arif Bey
Aziziye'de baskın oldu sanarlar
Ayıp olur Aptil Kadir Ağa'ya
Yalnız ikiniz gelin
Hele varalım yanına
Sizleri barıştıralım
Oturup yol- yordam konuşalım
Tamam dediler
Eğerlenen atlarına bindiler
Horan yönüne sürdüler...
Havada garip bir sıkılcım
bir şeyler olacakmış gibi
Tarifsiz tedirginlik
boy verdi yüreklerde kamış gibi
Çeteler kaldı geride
Konuşmadılar bir süre
Ne berbat bir duyguydu
Ağlamak isteyip de ağlayamazmış gibi
Atlılar yitti bozkırda
Horan'ı atlayınca Aziziye'den yana