[A] >  [Adnan Durmaz Şiirleri] > Ateş Çiçeği-09 Şiiri
Sponsored Links

Adnan Durmaz - Ateş Çiçeği-09

Eklendi:
Yeni Şiir Eklemek İçin Tıklayın Şiir Ekle      Hata DüzeltHata Düzelt
Aziziye sokaklarında
Bir kıran yeli gibi eserken zaman
Bir bedenin kolları & bir ağacın dalları gibi
Kardeşçe yaşardı ellik gavuruyla müslüman
Halince koydun muydu insanoğlunu
dünya bahçesinde çiçekleşirdi
Minarelerde ezan & Kiliselerde çan
Anton Dayı rakıcıydı
Gevork süpürge satardı
Kutnu- kumaşçıydı Arşıncı Artin
Kalaycı Diren -Duvarcı Yanko
Haşhaş simsarı Karabit
Dimitri -Sarımsak
Avran –Aliko
Nalbantı- kalaycısı
Cümle meslek erbabı
ellik gavurundandı

Duaları ve türküleri
Türkçe'nin hesapsız renginden
Tabandan oynarlardı düğünlerde
aynı çalgının ahenginden

Yokluydu Türkmen oğlu
Varlıydı Ellik Gavuru

Uzak cephelerden
Sarı sarı kağıtlarda künyeler

Sokaklarda bozulayan yaşlılar
Bir uçta bir uca ağıt edenler
Her sabah kulaklar kirişte
Uğursuz haberler heyiklenirdi
Derler ki gizli boğaya gelen
eşkare kuzular

Petiri ilk önce haydıncı bilinirdi
Katırlara yük vurunup
dolaşır civar köylerde
Bir görünür- bir yiterdi
Arasan bulamazsın
Bekleyince gelmezdi
Olmadık yerde biterdi
Tuz- kil-arılık satardı ilkin
Bağırırdı kadınlara
Eyisi kiliiin & Eyisi kilin

Kızarlar- bağırırlar
Gene de sevilirdi

Dediler ki Aziziye Sokaklarında
Ulan bu Petiri gavuru
adamıymış Kar' Üseyin'in
Hem erzak taşırmış Dişkaya'ya
Hem de laf

Bazıları dudak büktü
Memlekette adam mı yok
hırsız- hayın ve gammaz
Hadiyin oradan ulan
Ellik gavurundan eşkıya olmaz

Laf enikleyip çoğaldı
Kulaktan kulağa aktı
Ellik Gavuru Petiri buz gibi şaki çıktı

Varıp haraç aldı ağadan beyden
Üseyin Ağa'sından selam iletip
Apaçık taşıdı erzağını
Kimseler açamadı ağzını
Akşamın alacakaranlığında
Petiri katıra binmiş
Aptil Ağa at sırtında yamaçlaştılar
Selam verip geçecek oldu
Durdurdu Aptil Ağa
Bana bak Petiri dedi
Köpek takke giymeyi bilmez
tingildedi mi düşürür
Ellik gavurundan eşkıya olmaz
Vaz geç bu işlerden gayri
Üç günlük seyissin
beş günlük at boku eşeleme

Ben erzak satarım emmi
Hem de kim alırsa ona

Sinirlendi Aptil Ağa
Hele bir bakın şuna
On paralık köpek taşağı enersin
Bir mecitlik arılıkla elin yunarsın
Vebalı- ziyanı boynuna
Biz biliriz ne eylersin

Sürdü atını ileri
Ardından baktı Petiri
Seyredenler duydular
Ben Kar' Üseyin'den yanayım
Kellem bile gitse dedi....

Söylenir ki& buralarda bir zaman
sular tevatür akardı
Ağustos orağı kızartırdı tarlada
Zemheri can yağmalardı
Kör kalan ocakların dumanı tütmez
Çıkmadık candan umut kesilmez
İnsan çığlık çığlığa aç
Muhanetin kapısı aman bilmezdi
Cümle savaşlarda oğul bırakmış
Eşkıya talanında gitmiş ekmeği
Ağalar insafa gelmezdi
Kervanlar geçerdi
Bilinmez bir yerlerden tuz
kil ve kutnu- kumaş
buğday ve haber götürürdü
bilinmez başka yerlere

Bazan sıçankıran kördumanlardan
Bazan kervankıran ayazdan
Sıyrılıp gelirdi Türkmen savranlar
Giderek kötü haberler getirdiler
Giderek yol kesti haramiler
Gelemediler

Önce bebeler öldü
babası cephede olan
Sonra yaşlılar
kara zemherilerden çıkamadılar
Söylenir
Kal ü bela'dan beri
Sözü kerpiç kerpiç ören ağıtçılar
Ölenin kendini bile ağlatırdılar
Gün oldu sustular
Diyecek söz bulamadılar

Yabanıl bir korkuda
yalnızca beklediler
Attan- itten ucuz insan
Gene de
Allah devlete zeval vermesin
dediler...











Yüce yaylalardan ben geçemiyom
Doldurma sevdiğim ben içemiyom
Sevi dedikleri bir yeşil ipek
Dolaşmış sevdiğim ben açamıyom

Bir Suvermez Köyü türküsünden






Akşam inmiş gül pembesi
yeşil çimen üstüne
Böcek cikilemeleri kaplamış dağı
Bülbül aman eder keder üstüne
Gökyüzü yıldız sağnağı
Küskün yürür tozlu yolda dor' atı
İçlenir Kar' Üseyin demir yüreği hamur
Bir kanadı kırık gibi boynu burulmuş Süngüsü düşük düşük bakar gözleri
Vursalar ses çıkarmaz
Kesseler aman demez
öyle bir duygu

Topakevin kapısında Hatçe'si
Çimenler içinde ayrıksı bir gül
Yıldızların arasında ay gibi
Nice hapis damlarını yardım da kaçtım
Dizlilere diz çöktürdüm
Başlılara baş büktürdüm
Nam eyledim yiğitlikte
hükümdar oldum dağlara
Sana gönül düşürdüm
şu ölümlü dünyada...
Sustu
Set çekilmiş su gibi
Soluğu körükleşti
İçin için birikti
Kar' Üseyin kara dağ
Sıtara çiçeği Hatçe'nin
önü sıra diz geldi
Yıkıldı büvetleri
Gözlerinden seller gitti

Ve Sıtara çiçeği
Tüm ihtişamıyla geceyi gördü
Yıldız tarlalarının
cikileyen ormanların coşkusu
gözlerinden yüreğine doluştu
Yel yaladı yanağını
Kekik kokularını duydu...

Delidir devranın kaba yelleri
Ömrümüzün çeçi savrulur gider
Dişin- tırnak topladığın ne varsa
Zamanın önünde devrilir gider

Hani nerede nam yürütmüş insanlar
Baki mi kalacak bizden kalanlar
Harcı kan saraylar- görkemli hanlar
Gün gelir tersine çevrilir gider

Hazanda gör yeşil biten otları
Bir deli yel eser eritir karı
Örnek alsan dağdan inen suları
İner düz ovaya kıvrılır gider

Ne kalır geriye geçip gidenden
Can çeker acıyı çökerir beden
Bir insan var& birbirine zulm eden
Ömür farir - yürek kavrulur gider.

Aylı geceler devrildi
yalnızlığın yarlarından
Aydınlık günler çevrildi
Bir deli inilti kaldı geride
yanık yellerde savrulan
Ağlaya ağlaya açan gül gibi
Sabıkası saydı güzelliğini
Bu hangi Hatçe
kaçıncı eşkıya ganimeti
kanar en yeşil dalından
Bu kaçıncı hatçe onuru yağmalanmış
insanlığı dalanmış kaçıncı kurban
Seçimi olmayan kara yazgıyı
kurban gibi yaşayan

Zemheriler esti dağlarda & kurtlar uludu
Atlılar-yayalar geldi karlı yollardan
Gözlerinde taşıyarak kahredilmiş bir umudu
Ateşten sözlerle konuştular
parçalanan bir vatandan
ve yenilmiş ordulardan...
Bakışları bakışlara
Tarlaya tohum saçarcasına ekti hüzünü
Hiçbir ölüm haberi yaşadıklarından daha çok
üzemezdi Hatçe'yi
Hiçbir sevinç güldürmezdi yüzünü
Saya giydi ipekliden & dizim dizim altın taktı
Yumuş tuttu- heyket etti
Yeniden karışmak için yaşama
Kızdı- yerindi- öğündü
Güldü herkesle birlikte
Ağladı cepheden gelen haberlere
Hepisi de boşa gitti
Yaptığı yaşıyor gibi yapmaktı
Acemi oyuncu gibi yaşadı
Kim bilir kaçıncı Hatçe'ydi
Aylar aylara devrildi & yıla çevrildi....
Bazan geriye dönerdi bol yıldızlı gecelerde
ağaç gölgesinde & duvar dibinde
Geçmişine saplanırdı gözleri

Çiğillipınar'ın orada
Ana kız suya giderken
Çobanlar kaval çalar
hey gidi günler
Yakışıklı erkeklerin
kimisi ayna tutar kimisi türkü söylerdi

Ana- kız suya giderken
Hatçe kız ana dedi
Şu Aziziye toprağında
Bizden yoylu
Bizden güzel var mı
Güldü de anası Filik
Bir türkü söyleyiverdi

Caminin önünden görünür mezar
Bilmiyom ısıtma bilmiyom nazar
Anası kızından ilvanlı gezer
İlvanlı kadının kızına yandım

Zalim zemheriler tükendi
ince baharların kucağında
Kurt ulumaları dinledi
sarı ayazların çığlıklarında
Kuzuların bebeksi meleyişleri
kanattı içindeki masum şeyleri

Kanadı yüreğinde kaval sesleri
Davar çanlarını sevdi
Dualar mırıldandı sabah ezanlarında
Gün geldi & vaz geçti
Eskiler söylerdi ki
Bir yiğit de bir güzeli sevince
Bazan su yolunda - bazan tarlada
İlkin ayna tutar - işmar ederdi
Yüreği sevdadan kavrulasıya
Dağlara- taşlara savrulasıya
kız yüzüne gülmez imiş

Ne babasının çatal topakevleri
Davarı- devesi- parası- pulu
Ne de fidan boyu kâr etmez imiş
Gün olup dolup taşacak
El alem içinde türkü yakacak
Gecelerce söyleyecek
Cümle oba dinleyecek

Kızdan gönül almak için
türküler yakmak gerek
Sevi bilmez sayılırmış
türkü yakamayan yürek
Ki sonra havas olunur
ayna- mendil salınır & dünür varılır
Babası vermezse kaçılır imiş

Obalar türkü bahçesi olmuş bu sebep
Sevi bilmez imiş türküsüz yürek

Gün gelip başlık parası
aç köpekler gibi saldırmış
sevilere
İcat olununca böylesine yoksulluk
Varsıllar basıvermiş parayı
babalar kesmiş sözü
kızları satmış
Sevenlerin boynu buruk
kanadı kırık
Yürekler dalından kopmuş
O gün bu gün
Türkü yakabilen yanık yürekler
Yavuklusu yad koynuna girenler
'Gelin.. gelin..'

diye hasret söylerler

Yanar türküsüz ömrüne bu güzellikle
Kim bilir kaçıncı Hatçe
© 2003-2024 www.alternatifim.com/ Her Hakkı Saklıdır.