Köseden köse kısadan kısa
Taş altında kalan arpa
ayaz çalmış buğday gibi büyüyememiş
Öyle kızıl kıvrım
Öyle çalgın
Adı Kemiş
Üzerlik suyuyla yıkar saçını
Ne savaş umrunda ne gidip dönmeyenler
Kızlara baygınlık geçirir
Ama ille de gelinler
Dünyanın tüm türkülerini ezberlemiş
Her taşın altından çıkar
Adı Kemiş
Düğünlere baş köçeği
Şafakları kulak diker Kar' Üseyin çetesi
bu gün neylemiş
Nerede kim türemiş
nasıl nam vermiş
Velhasıl adı Kemiş
Her gün başka bir ucar
Bu gün devecileri soymuşlar
Yalvarmış kervancıbaşı
Diz gelip aman dilemiş
Bu gün Honam yörükleri
Evveli gün
Kayıştaşak
Damracılı
Boynugıllı köyleri
Kulunuz olalım kıymayın demiş
Kar' Üseyin vergi kesmiş
Kel Mustafa adam vurmuş
Bir de Kör Durmuş...
Dinler de coşa gelir
Adı Kemiş
Karacalar sokaklarında çocuklar
Çığlık çığlığa bağırıştılar
Zaptiyeyi yalvartanların içinde
Vallahi Kemiş Efe de var
Yüzbaşıya dayak atmış
Kemiş Efe de var ımış
Çifteler zenginine
bir tekme vurmuş
Biri Kar' Üseyin
Biri Keloğlan
Kör Durmuş
Ellik gavuru Petiri
Kemiş Efe de var ımış
Köylüler dona kaldı
Şaşkınlık dolaştı yüzlerde
Ne güleceklerini bildiler
Ne diyeceklerini
Kimisi seyirtti çocukların üstüne
Ulan bu nasıl laf böyle
Kim öğretti size böyle
Çocuklar bağrışıp kaçtı
Kepenek altında er yatar ımış
Kemiş Efe de var ımış
Ortalık durgunlaştı
Gülüp geçtiler
Devresi gün kapıları çığlıklarla açtılar
Çocuklar kuş gibi çığrıştılar
Ondan hökümet bile korkar ımış
Çeteler bir köy basmış Çöl Ovası'nda
Kemiş Efe de var ımış
Sonunda konuştu bir çocuk anasına
Sakın kimseye söyleme
Kemiş Emmi hepimizi topladı
Çıkarıp birer birer para dağıttı
Dedi amanın çocuklar
amanı bilir misiniz
Çıkıp bağırın sokaklara
nam olsun Karacalar'a
kemiş Efe de var ımış desinler
Uzun zamandan beri
gülmeyi unutan yüzler
Kemiş Efe'ye güldüler
(Aradan doksan yıl geçti
Gülünesi olaylarda
Kemiş Efe de varmış dediler)
Mayın patlar gibi patladı haber
Düştü duman gibi yerlere yayıldı
Kar' Üseyin'in evini
zaptiye basmış
Çetesi Üğü Kayasındaymış
Hatçe'yi almışlar elinden
Kendisi yarıp kaçmış
Getirip Filiğe teslim etmişler
Görün Yeşil Hatçe nasıl da solmuş
Kurumuş bedeni- bed çehre olmuş
Filiğ'in azıcık udu küşümü olsa
Papaz Aptil Kadir'e yalvarıcı varmazdı
Elden günden utansa zaptiyeyi salmazdı
Mılcımış kızını geri almazdı
Sarı saman sardırmışlar beline
Kötü kader kara yazmış
Kar' Üseyin dediğin ayının teki
Kız oturum üstüne oturamazmış
Karacalar Köprüsü'nün orada
Çınlayan ayaz
Duvar duldalarına
Sinlenmiş kalabalık
Çeltelerde gıcım gıcım cankesen poyraz
İnce bir kar altında can alıcı kesmiş dağlar
Bacalarda duman tütmez odunsuz
Mart kapıdan baktırır
Ekmek atlı- insan yaya
Un uçar- kepek kaçar
Ve korkunç güzel bir düş gibi
Dumanlı dağların ardında bahar
Bir zulüm izi gibi çökmüş yüzlere
Uzak cephelerde kar altında kalanlar
Bulanık havadan gün ummak gibi
Bir umut bekler olmuş ölgün bakışlar
Karşıdan atlılar belirdi
Kar' Üseyin- Kel Mustafa- Kör Durmuş
Kalabalık ösürgelendi
Atlılar gelip durdu
Bıyıkları buz tutmuş
Ayakları dolaklı
Sırtlarında kürkleri
Kafaları şayaklı
Selam verdi Kar' Üseyin
aldılar
Bir süre suskunluk çöktü
Aç açlığına yansın
Cıbır çıplaklığına
Dam dibinde birikip
Onu bunu koğulamak ayıptır
Benden selam edin Filik kadına
İstersem yeniden kaçırırım kızını
Yedi düvel gelse engel olamaz
Filik Kadın rahat olsun
Hatçe evinde otursun
kaçırmıyorum
Kaçırırsam şu bıyıklar ayıp olsun
Fakat kimseye varamaz ben yaşadıkça
Alsın hangi baba yiğit alacaksa