Öğretmenler odasına ilk girdiği günü hatırlıyorum. Çok mahcup, sıkılgan ve tertemiz yüzüyle. Gözünü dört yana gezdirerek sanki bir tutunacak dal arar gibiydi.
Sanıyorum onun bu doğal ve temiz yüzü yaklaştırdı beni ona. Sanki bir kardeşim gibi hissettim onu. Onunla başlayan bu sessiz iletişim sanıyorum yıllarca sürecek dostluğun bir ifadesi olacaktı.
Zaman öyle hızlı geçti ki… Onun ve benim her türlü sorunlarımız karşısında benim en samimi sırdaşım olmayı başarabildi.
Öğretmenliği, en samimi bir atmosferin en engin paylaşımı gibiydi. Onun gençliğinin verdiği heyecan, okulumuzdan aldığı destek ve katkılarla gün geçtikçe pişiyordu.
Yeşil gözleriyle, kendisi içindeki üretim ateşinin yegâne temsilcisiydi. Devamlı üretmek, devamlı yararlı olmak düşüncesi onu tempolu koşu yarışçısı yapmıştı. Öyleki yerinde duramıyor, elinden gelse yanlış bulduğu her şeyi kökten değiştirmek istiyordu.
Enerjisini, futbol sahalarında atamamış bir sürat koşucusu idi o.
Edebiyat onun her şeyi idi. Çünkü biliyordu ki insanı insan yapan bütün değer yargılarının müteşebbisi edebiyat idi. Konuşmak, fakat çok iyi konuşmak. İnsan olduğunun değerini hissettirerek insanlarla iletişim kurmak vazgeçilmez değerlerindendi.
Onu kızgın gördüğünüz zaman, bilirdiniz ki kişiye kızmaz toplumun işleyişini ters döndüren yani toplumun çarkına çomak sokanlara kızardı. Kişileri üzmek kendini üzmekle eşdeğerdi çünkü.
Gençliğine bakıp onu, ateşli ve vurdulu kırdılı sanmayın sakın. O yaşının verdiğinin belki on katı olgun, bir o kadarda cesaretliydi. Kurallara uyar, kuralsızlığı sevmez toplumun değer yargılarına sıkı sıkıya bağlıydı.
Belki onun kadar kişilerin görüşlerine saygıyı ihmal etmeyen başka birini bulmak zordur. Çünkü o insana insan olduğu için ‘'yaratılanı hoş görürüz yaratandan ötürü''düşüncesinin temsilcisidir. Onun için en önemli unsur insana verilen değerdir. Her şey insanın rahatı ve insanın güvenli, huzur içinde yaşaması içindir.
‘'Bir şeyi seven insandan korkmayın der'' Kürşat hocam. Çünkü neyi severse sevsin seven insan kötülük yapmaz''Daha doğrusu yapamaz. Edebiyat insanlarla güzel iletişimin en pratik tek yoludur. Şiirlerle, romanlarla, hikâyelerle, denemelerle, insanlar dünyayı fetheder. Okuyan insan hiçbir zaman yalnız kalmaz. Dostlarıyla, kendisi ile devamlı barışık olur der, sayın hocam Kürşat Gültekin.
İnsan devamlı kendisini aşmak ister var olan potansiyelini herkesle paylaşmak ister. İşte öyle bir öğretmenle karşı karşıyayız. Başarı kesinlikle onu kanıksattırmaz. Her başarı yeni başarının habercisi olarak ortaya çıkar. Geleceğe ait o kadar düşleri ve hedefleri vardır ki bazen ben bile dinlerken nasıl olur sorusunu kendime sorarım. Ama düşündüğümde hedeflerin olmayan insanların başarılı olamayacağı aklıma gelir. Çok şeyler düşünüyoruz. Çok işler yapmak istiyoruz. Kürşat hocam ve onun gibi düşünen insanlar olduğu sürece bu düşüncelerimizi gerçekleştirmek hiç de zor değil kanısındayım. Yeter ki insanlarda ortak noktalar olsun. Paylaşacak insanları bulmak kolay sanıyorum. Çünkü bizim gibi düşünen eğitimi, önemseyen Edebiyatı seven o kadar arkadaşlar varki… Bazen biz bile ulaştığımız bu merhaleyi mutluluk ama şaşkınlıkla karşılamaktan kendimizi alamıyoruz. Paylaşmak; Herhalde insanın en vazgeçilmez hissidir. Bir şeyler üretmek ve ürettiklerini paylaşabilmek, İnsanları önemsemek ve onlar için çalışmak. İşte Kürşat hocam bu.