Anlatamadık bu sevdayı
Aykırı algılandık Marya...
Hiç bir lisan barındırmadı bizi
Diplomatik krize döndü sonumuz
Sebeb-i savaş sayıldık iki ülke arasında
Aşkın dini yoktur bilemediler Marya..
Medeniyetler itifakına semboldu aşkımız
Bir köprü inşa etmiştik amelesi sevgimizdi
Bir ayağı dünya şehri İstanbulda
Diğer ayağı Moskovaya uzanıyordu Marya...
İmha ettiler köprümüzü hiçe sayıldık
Kopardılar ellerimizi etrafımıza teller örüldü
Yüreklerimize kelepçe takabilirler mi Marya?
Bal sarısıydı saçların boncuk mavisi gözlerin
Dizelerimde şiirlerimde yüreğimdesin Marya...
Aşk kitaplarına nakış nakış işleyeceğim seni
Sanma ki tozlu raflarda kaybolur unutuluruz
Aşkımız milletler arası bir destandır Marya...
Asırlarca sürecek bu serüven hiç bitmeyecek
Belki de kuşaktan kuşağa aktarılacak adımız
Bugün olmasa bile yarınlar anlayacaktır Marya...
Yıllar sonra yeni bir dünyada okuyacaklar şiirimi
Belki de kaldırılmış olacak tel örgüler
Ve bu insanlık ayıbı çoktan bitmiş olacak Marya...
Asırlar sonra haklılığımız kanıtlanmış olacak
Aşkın dili dini rengi milliyeti olur mu Marya?
Belki de erken karşılaştık hem de çok erken
Yıllar sonra bulmalıydık bir birimizi Marya...
Ne hayaller kurmuştuk hatırlıyormusun?
Tüm zorluklara göğüs gerecek evlenecektik
Bir oğlumuz olacaktı bir de kızımız Marya...
Oğlumuz hafif esmer olacaktı babası gibi
Kızımız ise sarı saçlı mavi gözlüydü Marya...
Artık ne benim sarı saçlı kızım
Ne de senin esmer oğlun olacak Marya...
Bütün tabuları yıkmak istedim sarı saçlarında
Böylesi hazin bir sonu hakketmemiştik Marya...
Her renkte her dilde her dinde sadece seni
Uğrunda her an ölecek kadar çok sevdim Marya...