Ankara'yı Seyrettim
ANKARA'YI SEYRETTİM
Gülümsüyorken güneş, Ellinci Yıl Parkı'na,
Dünya cennetliğinin, burda vardım farkına.
Gökyüzünden seyrettim bu güzel Ankara'yı,
Bana cilveyle bakan saçları kapkarayı.
Ankara güzelinin, dizlerine uzandım,
Kendimi, bir kuş tüyü, yatakta varım sandım.
Kapattım gözlerimi; açtım, güzel Ankara.
Ankara; güzel şehir, üstü ak, beyaz kara.
Bu, Peri'ye bakmaktan, iki gözüm yoruldu,
Güneş indi aşağı, gökyüzü hep kor oldu…
Kor ateşler içinde, Güneş'e el sallladık,
Evren Kardeşliğine, bol bol selâm yolladık.
İniş, Bülbül Deresi, Çankaya görünüyor,
Karum, Hilton, Kuğulu simlere bürünüyor.
Tunalı Hilmi'deyim, tabana kuvvet verdim,
Cınnah'tan Kızılay'a, adımlarımı serdim.
Sıhhıye'den Dil Tarih, Opera'ya yürüdüm,
Gidip ceylan postumu, Gençlik Park'a bürüdüm.
Hergele Meydanı'yla, Saman Pazarı vakti,
Ayaklarım buradan, Karyağdı Zat'a aktı.
Okudum nice dua, gözler yaşla, tıkandı…
Etraftaki kumrular, gözyaşımda yıkandı…
Karyağdı Türbesi'nden, çıkar Ulus yokuşu,
Duyulur uzaklardan, Sebze Pazar kokusu.
Ulus, Heykel Meydanı; ve Eski Meclis burda,
İtfaiye Meydanı, dolmuş durağı şurda.
Dinlendirmek istersen, ruhunu ebediyen,
Uğra Hacı Bayram'a, Apollan'a hediyen.
Hacı Bayram yanında, bir çok dost otağ kurmuş,
Her saat her dakika: 'Hu! Allah! ” deyip durmuş.
Emin ACAR Dergahı, dostlar gelir yanyana,
Üzüm suyu içilir, ekmekse kana kana.
Tevbe, Rahman, Bakara, Fatihalar, Aminler.
Günahlar dökülürken, göğe çıkar Aminler…
Saman Pazarı derler, Altındağ'ın yokuşu,
Bend Deresi'ne iner, burdan yolun akışı.
Bir gam, kasavet yakar, yakar da içimizi,
İçimiz burkularak, sıkarız dişimizi…
O ulvî, o yüceler neye hizmet ederler? ..
Boşaltıp gam, kederi, hoş sevgiyle giderler.
Tepeden kuş bakışı, bir 'Oh! ”çektim derinden,
Sit alanı hamamı, inceledim yerinden…
Vakit hayli geç oldu, parka karanlık doldu,
Bu Cennet Ankara'da güzellikler çok, boldu;
Ellinci yıl Parkında, güneş, bana el etti,
Ankara, işve ile: 'Artık yeter, gel! ” etti.
Tuttum bu güzel eli, yüz yüze göz gözeyiz,
Sarıldık, çok hasretle, kimse yok, biz bizeyiz.
Yanağına, yüzlerce kondurdum öpücüğü,
Omuzuma yaslandı, sıcacık köprücüğü
Gözlerim bulutlanıp, yağmurlar çiseledi,
Rüzgar çıktı yamaçtan, bizleri kişeledi.
Yürüyordum mecburen, aklım orda kalarak
Her adımda Ankara'm, arkamızda kalarak…
Ankara gerilerde, bakıp bakıp ağladı,
'Gitme, Çağrı! ” diyerek, karaları bağladı…
20 Eylül 2010 Ankara&Erzurum Mahallesi