Bir Rüyadır İstanbul
Mekân Doğu Ekspresi
pulman, numara kırk beş
Yol bir ömür süresi
Camda on üçlük güneş, göğsümde bir heyecân
Canhıraş bir vaveylâ ardınca koptu mekan
ve sonra teker teker dökülmeye başladı saniyeler zamandan
Eşkim şaraba misâl, birer vusûl her nârâ
Ver elini İstanbul, bekle beni Gülârâ
Sol yanda bir ırmağın sükûtî resitâli
sağ yanım arifesi muhtelif visâllerin
Gözlerimi okşamış olmalı ki ellerin
kurşunî bir bulutun gözyaşları misâli
devâsâ bir boşluğa düşüyorum Gülârâ
Sen kokan tepelerin birinden diğerine koşuyorum sevgili
Gül yüzlüsü nerdesin, ses ver şu divâneye
Hiç mi ihtirâmın yok geçen bunca seneye
Damla gözlü bir kumru dönüyor semâsında Nûr-u Osmaniye'nin
sönüyor Çemberli'nin gömleğinin ateşi, gün yeniden uyuyor
Ahdedilmiş bir sevdâ büküyor bileğimi
yoksa uyutur muyum seni ey Dikilitaş
İster bülbül desinler ister serseri, berduş
Kokusunu almışım gülümün, uyur muyum
Can kumru git hem onu hem kendi eşini bul
Zira onsuz bu şehir ha zindan ha İstanbul
Gidin evlerinize, gidin rahat uyuyun
Sultanahmet'te bir bank yeter de artar bana
Bir çayım bir simidim bir de sigaram olsun
Bilmezsiniz ki beni gönül yaram yaşatır
Fatih'in kutlu şehri fethederken yazdığı bir şiirdir İstanbul
bir rüyâdır İstanbul, kaçın evlerinize ruhunuzu kuşatır
Merhabasız geçtiysem bet sanmayın arayı
ey bahtsız Ayasofya, ey Topkapı Sarayı
Akşamdan kalma ruhum, akşamdan kalma sular
Bir kaptan oluyorum boğazda seher vakti; başucumda martılar
Bir sır veriyorlar ki ölmeden söyleyemem -öyle tembih ettiler-
Gürlüyor cümle âlem, bir an için uyanıp 'söyle, al Gülârâ'yı”
Ey sevgili! Ne var ki yeminimden dönemem
Sana böyle gelemem
– …?
– …
– …!
Git başımdan yakamoz
sen bu vaktin değilsin
Bozulmasın aramız
Onu da mı bilmesin bu aşk âlimi câhil
Dünün vedâ ânıdır ve dağ ânıdır günün
en mahmur zamanıdır, bu vakitlerde uyur bu gecesefâsı il
Ey asâlet timsâli sevdâ masalı belde
Su götürmez hârını dış sûretin güzel de
Eyüp'ün sükûtunu, Beyoğlu'nun suyunu tatmadan geldim sana
Fatih'in, Laleli'nin buutunu tartmadan koştum sana Üsküdar
Utansam da kızından yıkandım musıkînle
Dinle beni Üsküdar, aşk kulağınla dinle
Nice tepeler aştım, nice sırlar yüklendim
Söyle bana ne olur, bünyende var mı gülzâr
Şöyle bir süz etrafı kızının kulesinden
belli eder kendini altunî lülesinden
Davran çileli başım, bize bizden başkası yâr değil bu şehirde
Keşkelerin ayyuka çıkıp tekrar yağdığı bu taşyürekli şehir
bizim aşkımızı mı tanır Allah aşkına
Hey gözüm Haydarpaşa! Çekip gitmek var ama
bil ki son demlerimdir bulsam da bulmasam da
Buralarda göçmesem kesin şiir masamda
Şu mahzun Barış Manço, şu Karasu vapuru
anlar benim halimden; tenim yaş gönlüm kuru
Kadıköy rıhtımında, cebimde yarım ekmek, tenha yer arıyorum
Ana baba günün de anasız babasızım, keza Gülârâ'sızım
Adının baş harfiyle süslenmiş gerdanlıklar, yüzükler satıyorum
kimsecikler almıyor; ah be dinmeyen sızım
Bir liste asılıyor şehrin panolarına 'vâsıl olanlar” diye
adımız yer almıyor, çatırdıyor sehpası cümle intizârımın
Bekleme Ümraniye, kestim umudu artık
Gül arayan ellerim diken yarası, yırtık
Gidiyorum Gülârâ! Bil ki gelmeyeceğim bir daha yalvarsan da
Yemin olsun şu aya, yemin olsun geceye, şiirime, heceye
Kahretsin! Gülümsüyor son anlarımda bile gül yüzün hayâlimde
Görmüyor duyuyorum, vuslat çığlıklarına benziyor duyduklarım
Kondüktör dürtüklüyor 'Pendik'teyiz, evet sen”
Dokunma uyuyorum...