Kalk ayağa uyuşuk!
Yatma zamanı değil şimdi.
Kuru temizlet,
Yağ bağlamış gözlerini…
Harekete geçir;
Yosun tutmuş insafını,
Nasır bağlamış yüreğini.
Seyrine doyamadığın
Kavga var ya;
Bil ki seni kavgan,
Haydi davran!
Oburların kurt,
Açların kuzu kesildiği şu zamanda;
Umutlardan yüreklere yürüyüş,
Korkaklar güruhunun,
Belki ilk ve son yürüyüşü..
Hayallerin demir attığı limanda,
Ancak ahmaklar bekler çürüyüşü.
Yükselen imdat çığlıkları,
Senin çığlıkların…
Zarı mı patlamış?
Görmüyor mu gözlerin?
Duymuyor mu kulakların?
Niçin umarsızca şarkı mırıldanıyor dudakların?
Belki bir daha göremeyeceksin
Yadırgadığın bu düşü…
Yürü! hiç arkana bakmadan yürü!
Ve hiç düşünme dönüşü!
Hiç değilse sen yak uyanış meşalesini
Seyretme umarsızca çöküşü.
Yan gelip yattığın yerde
Hayal kurma,
Kalk ayağa uyuşuk!
Tepelenirken ayaklar altında ünün,
Debelenirken en diplerde günün,
Duymadım yok!
Görmedim yok!
Yok öyle yağma!
Hangi kitap yazıyor?
Sen alabildiğine umarsız,
Ben olabildiğince duyarlı her zora;
Senin elinde sihirli oyuncaklar,
Her zaman zevkle dolu kucağın,
Benim alnımda namlular;
Sırtımda bıçaklar,
Kimsiz, kimsesiz…sonsuzlukta
Hem siperin hem oyuncağın!
Sen kurul her zaman
Sere serpe koltuğuna, keyfince…
Benimse kelle hep koltukta…
Her bakış, her söz de yaşayarak işkence;
'Şapka çıkarırım…
Dudak bükerim…
Göz kırparım, ” ne demek?
İstemesem de bana…
Bugün banaysa
Yarın sana.