Şu, her bir damlası
lav damlası olan gözyaşlarını…
-rengini kızıl güllerin renginden almış
üzerinde acılardan izler kalmış…
dökmesen olmaz mı?
Mahzunluğun hicrânını yaşayan yüreğime;
- ki elemlerin küskün tarlası…
ve yalnızlığın sancısıyla perişan gözlerime…
acılarından perde çekmesen olmaz mı?
Geri dönmeyecek harp kervanları gibi
geçen acılar kervanıyla birlikte
içime elemin hiç güz bilmeyen
ve meyvesini hep yenileyen
kahır tohumlarını ekmesen olmaz mı?
Olmaz mı? ölü başında...tesellisiz...
kan çanağına dönmüş gözleriyle
işitenleri dağlayan
sesiyle ağlayan
acılı bir yüreğin feryadıyla…
-dilinde acıların türküsü,
çekilen, çekilmeyen bütün çilelerin tarlası göğsü…
zamana…
kendinden bir şeyler eksilten
ve götürdüğünü geri getirmeyen,
getirdiği ise sevilmeyen zamana…
umut bağlayan…
tükenmeyen özlemlerin ardından
cılızlaşmış umutlarımı
sökmesen olmaz mı?