Siluetsiz Aşk
topuksuz yürüdük
yolsuz anlamların kuzey derinliklerine…
uzak & yakın
kum damlıyor
zaman göçüyor çırılçıplak …
I-
aşk!
içsel çözgüler görgüsü
avucumda yorgun çizgiler düşüğü…
yergisi çürük kahır yalnızlığı
özgür açılarında kanayan insansız ikonlar
tırnağı düşük geceyi avazlıyor şimdi
yorgun dokunuşlarında biriktir adımı
şavkında vurgun yemiş
durgun düşmüşüm gölüne & gecemden
ketum mevsimlerinden devşirme uzağına yıkılmış imgelerim
bir an!
bir ah gibi
hiçbir surete bürünmeden dokun ruh enkazıma & içime ay düşsün
güz delisi sayıklamalarımda
açık yara dokunuşu
can kıvrımlarında tökezleyen
gizli kalmış bir cinayet & kendi failini öldüren
antik bir inançsızlığın kapı aralığından çıkıp giden
yüzümün akşamüstü kesiklerine…
yağ beni
suda çentik izi
limitsiz hayaller uzantısı
uzak bir ayrıntı yalpalanıyor kıyıma
rüzgâr kırığından esme
donuk bir efsun şimdi
kumdan arınmış yaşam yığınları & tıknefes
kendi darallığını ayrıştırıyor bedenlerden…
II-
şimdi
gürzlerin yıkıyor kalbin kopuk gravürlerini
tekaüt bir acı çerçeveliyor yenilgi resimlerimi
uluorta kesişen sesinin ellerinden sarkan
koca bir küs işareti
her ünlem öncesi, o dev haykırışın
kırbaç izi bırakıyor, gül yanağıma…
ve çoğal aşk & diye inliyor kalbim
fakir bir Zühre'nin saçlarına rüzgâr doku
ışığının köklerinden tutunayım
dünün gölgesinden çel beni…
yonga kıvrığı
el yordamı gülüşlerden
sar içinin çemberine kekeme denklemlerimi
ruhu kırık cam biblo artıklarından
düş yakamı kendine…
III-
ah!
suçumun yargıcı
yokluğum
gölge günü, ışık yorgunu
incinmişim, kabuğum düşmüş
düşür beni içindeki mezara…
ey aşk!
dağılıp çoğalan eksenimin metruk mabedi
seslensem sana yirmi dokuz dişi kırık alfabemden
-uyanır mısın?