Sidelya
çal Sidelya
yağmur sesi çal bana
gece uzasın birazdan bir gülnihal penceresinde
güvelâ gözlerimden girsin içeri bir çeşminaz
omzuma dağlar
ahlar taşınsın…
buralar sensizlik Sidelya
avuçlarında bir kapı aç
bütün tükenmişlikler dualarından içeri girsin
-uzak bir karnavala karışmadan
eşitsiz yazgılarda
hep bir önceki ölümden sonra yaşamı anlar gibi
başıboş tutku seanslarında
aksak adım bir kalp ile yoldaş gibi
darmadağın bir dağ gibi
ne çok zordu bilmelisin
adını göğe salıveren bir dal olabilmek
-gibi...
çal sidelya
içindeki yağmur sesini çal bana
içimizdeki sarı çimler havalansın, kızıl yaprakların göğsünde
-yoksa çocukların dudak vadilerindeki tebessüm atları,
bir heyelan fotoğrafında kaybolacaklar
ve sen hiç bir çiçeğe anne kokamayacaksın
ve bileklerinden süzülüp
parmak aralarında kaybolacak asırlar dolusu
-biz
çal Sidelya
içimin tütün kokan dağlarına
yağmur sesi çal...