Aynacı
hoş geldin aynacı & nasılım?
tamda kendisiyim, kendimin & değil mi?
yani, yabancı bir mevsimin üvey insanı
bebekliği tarafından, bir ütopyanın avlusuna bırakılmış
ve gökten kestiği bir parça yağmur mavisinden
içindeki kafeslere kanatlar dikerken yakalanmış
-ve bir ömür kendine mahkûm edilmiş & kelimeciler tarafından
işte o benim aynacı
ta kendisiyim bilmediklerimin
ve kelimelerce aranan
ah kelimeciler, siz yok musunuz?
üç maymunun, üçtaş oynamasına benziyor söyledikleriniz
kelimelerinizin aynasında yüzünüzü görebiliyor musunuz?
-sahi görebiliyorlar mı, aynacı...
evet o benim
acılar boyunca & sesinin tuvaline
-tüm insanlığın tanrılarını
Allah'a şikâyet eden bir tablo çizerek nefes alabilen
pastel bir karanlıkta & dua gibi ayrıntısız
evrilip çevrildikçe kalp & kendi ekseninde
ziyankâr bir beden kuytusunda, ölürken ruh
ve ardı ardına üç nokta & sonsuzluk gibi
işte o benim aynacı
-kekeme bir bağlaç gibi &iç içe imla hatası
ve bolca ayna hatırası
işte böyle aynacı
bir kamburun üstünde büyüdükçe dünya
ayakları k&öksüz koca bir boşlukta sallanan
dili ve kolları çelikten bir mengene
bu yüzden, tuttuğum koparıyor beni yoklarımdan
bildiğim ne varsa, bilmediğimin gölgesiymiş meğer
eksik yokmuş meğer! Eksilmek varmış
ekleri silmek gibi
dallarında sonbaharı saklar gibi, koca çınar
eksi, artıdan daha büyükmüş insan evreninde
bütün ölçekler, haktan daha kısaymış
yüce duyu, anladıkça beni, bu anlamsızlık döngüsü içinde
bir şeyler dağılıyor, cam feryatlar içinde
kendime dağılıyorum dağlandığım ateşlerden
'hey yolcu dur” diyor bir ses
tam kavuşacakken
damarımdaki kanı tutan nefese…
ah bu kelimeler yok mu aynacı
kelimecilerin aynası
baktığım yön ile
gördüğüm yön, neden iki ayrı nehir
ezberi bozulmuş yollarda toz duman küheylanları
kim bunlar, gidip gelmeyenler ordusu
saçlarında ayrık vakitler tokası & toplamış yılları tel tel
- ve kırbacının aksında koşan atları
istasyon cepheli bir pencereden geçerken
vagonlar dolusu ahir zaman
-hayır ve şer Allah'tandı
aklım çıkıyor
aklımdan çıkmıyorsun
sanki Nuh'un gözlerindeyiz & iki çift can
kenan'a ağlıyoruz & iki kasırga
su oluyoruz dağ-taş ova
allah'a sığınıyoruz
'iyya kena'büdü ve iyya kenestain”
bütün anahtarlarımın dişlerini kırmışken zaman
bir kapı açıyor kendini, kilidinden kırılarak
aynı yağmur mavisi ve aynı kafes içindeyiz
sanki iç içe örülmüş iki kızgın demir
kalp kalbe gelmişiz
-rezilce paslanıyoruz aynacı
vezirini yakmış bir piyon gibi
bütün kareleri ve bütün kuralları ateşe verip
çıkıyoruz kalbimizden dışarı
-az ötemiz cehennem bulvarı
ve ateş salıncaklarında çocukluk aynası
ve meleklerimiz
ve avlumuzda evliya kuşları
boyarken duvarımızı
üç renge
suphanallah-suphanallah-suphanallah
aklımıza uluorta bir gök düşüyor
özgürlüğün fotoğraf albümünden
haydi, hep bir ağızdan sevin diye tanrılarınızı
sevilmez ne varsa gibi
ben sizin suçunuzum
firavun günahını sever gibi
asi ve kibirli gibi
ceketim kısa belki, cebinize göre
fakat göğe sunulmuş fikirlerim
iç çekme seanslarım
esirgenip bağışlanmak arası gidip gelmelerim
ve kelimelerce sancı taşıyan lisanım var
-La ilahe illallah
kendi aynamızda yürüyen bir yolcuyduk aynacı
çok erken gelmişliğimiz ile
bütün geç kalmışlıklara
bedel ödeyen bir beden taşıyordu ruhumuz
önce, geçici şeylerden geçtik
ve yürekte cem olmuş elçiler diyarından
birde 'hakimiyet yalnızca Allah'ındır” diye yazan köylerden geçtik
sonra, yol uzun dedi hancı
ve aşk'a yürek taşıyan bir kervana katıldık
yarısı insana
yarısı Allah'a çıkan bir haritaya uyarak
ümit ve korku arasında adımlandık hayat tarafından
sonra anladık ki sıratel müstakim içimizdeymiş
doğrudur aynacı
-hiç kimsenin acısına ortak olamadığımız
öyle bir derine çakıldık ki
Yusuf'un sesini yitirdiği kuyu olduk
sonra Yunus'u yutan balık
adem'in cennetten kovuluşunu izledik
bir kıvılcım diğer kıvılcımdan ateş çalar gibi
kendimizi, kendimizden çaldık durduk
çıkmaz bir sokağa açılan pencere gibi
görmeyi beceremediğimiz tarafından,
görülür olduğumuzu yitirdik
kıblede değildik
vahyin içinden geçiyorduk sadece…
-anlat Aynacı
bulutu yağmura
yağmuru başağa
başağı ekmeğe dönüştüren sihri anlat
sonra
kılı kırka böl
gör ki, mana çok derince
acep kim ki, saçlarımızı boyayan boyacı
ya suçlarımız & kime bu boynumuzun borcu
ilmek ilmek örülmüşüz dergahında Yunus'un
heybemizde küflü zaman odunları
göğüs dediğin; ateşe eğilimli çırağı
yeter ki yol bize ayna kırpsın, göz ucuyla
asırlar içimizde kehribar sesi ulur
dağda bir çakal endişesi ürperir
-kol gezer içimizde
yol ve kuyu
-yolun alfabesi insandır
kuyu ise; Yusuf olana handır
han olmak ise, beklemeyi bilmektir
kubbesinde sabrın...
önce
'kahrolsun anlayışı” kahrolsun
öyle çıkalım yola
yol bizi tanır, ta Adem'den beri yürürüz
varmak; arayışın çocukluğu
antik buluşlara gerek yok & Aynacı
aynı sofrada iki kıtmiriz
kalbimizde iki kısrak koşarken de kavuşabiliriz
alengirli zamanlar geçiyor geçmişimizden
üçümüz el ele ayrılırken kendi duvarımızdan
ve Leyla'nın beldesinden
masumiyet yabancı bir siluet kalıyor, aynasında aşkın
herkesin aklından geçip gidiyoruz
sanki ötekiyiz
yedi uyuyoruz yılları
yer aynı mağara
ve bir zamanlar müminler kardeşti aynacı
aynamızda elif-lam-mim
-ve hurma çiçekleri
kıblede değildik
içimizden Allah geçiyordu sadece…
ah Aynacı
bazen içimde, öyle bir kayboluyorum ki
sanki bir dost sesine, yüreğimden yakalanmak istiyorum
tıpkı, Allah'ın Musa'ya seslendiği gibi
-'Musa! Benim, Rabbin”
senin adanmış adımların vardı aynacı
bütün kavgaların özgün ağırlıklarını bilen bir yanın
bir de güllerle, gülce konuşmaların vardı
çok vurulmuş
yönlerin yıkılmış
binlerce kez, bir'e bölünmüş de
hiçbir tanrıya yüzünü göstermemiş
iman kuşların vardı…
hani o,
İbrahim'e, Musa'ya ve Meryem'e baktığın ayna
bin bir yangın ile sarıp sarmaladığın
Habil ile kabil ve insan inşası
iyi ve kötü aynada hangi renk aynacı
hem, iman edilmiş bir kalbin sahibi aklım & bembeyaz
hem de azat edilmemiş kölesiyim & her yanım simsiyah
ipte sallanan bir idame gibi
boşluk üstüne boşluk çiziyor adımlarım
varmak, ölüm olsa yerinmem de
-zulme diş geçirmek, Azrail'e karşı havlu attırtıyor be aynacı.