alo evet hava puslu
yeşillik kara isle birleşerek bir kıyı yağmacılığı
ve mevsimlerin delilikleri midir nedir, anlaşılmaz
beklentiler uzar gider ürpertir konuklarını
yalnızlıkları mırıldanır yorgun eğlenceler
ağırdır ve sıkça uğrar can sıkıntıları
manzara güzel, araba gürültüleri gecelerle söyleşir
akşamları sokaklar ıssız... şaşkınlığa damga vurulur
gündüzleri sokaklarda bağnazlık mı dolaşır
boş versene kaçamaklarda rahatlık ve başıboşluk
cinselliğin etkinliğine aklın şaşar, apışırsın
havasından mıdır suyundan mı huyundan mı
kömürün gazabından mı... kim bilir
kaçış yerlerini görsen, çıplaklığıyla gözlemcilerin elinde
işsizleri ipe-sapa gelmezleri... çocukları da bulursun
karışık kültür yapısından mıdır
alo kadınlar mı, evet bacakları dolgun
düzlük az, merdiven in çık in çık n'olacak
güzelliklerini, yapay güzelliğe dönüştüren görüntüdür
sanırsın ki gevezeliklerini usta makyajla yinelerler
modacılar bura için midir, kazancına aldırtmaz
giyim şaşkınlığa boğar şıklığı ve gezip-tozmayı
uğraşsızlık boş yer bulamaz oysa burada
yer altı işçiliği, pazarcılık, balıkçılık say da say
çalışmayan yok gibi... zamanları da bol
kimi işe gider kimi de iş pişirmeye koşar
çevre darlığında bile cinselliğin ayyuka çıkması
bağımsız, gelişmiş kanısı uyandırır... ne gezer
ballandırarak anlatır ayıplanmasın diye ölümü
evet ölümü ölümü hem de kazancına aldırmadan
ne tarihi kardeşim... tarihin yönü kayıp
elinde kazma kafa da miğfer... haydi al sana
bir kendine bir kömüre, bir evine bir ailesine...
vur da vur... yetiştir gezginlere... vur vur
saygı da neymiş... sevgi de cinsellik varken
hem ölüm var mı yok mu... gel de gör
ne duyurmaz mı sesini bu yıkıntılar