ve şiiri soruyorlar
yüzyıllardır soframızdan eksilmeyen
ekmeğimizle yediğimiz
etimiz, kemiğimiz, suyumuz, başkaldırımız...
ve beynimiz anlatımı sevginin
damarımız, kanımız
ve ‘caddeler kan revan'
‘caddeler kan' sözcük
‘caddeler revan' tümce
ve kitlenin iletişimi
ve tarihin anlatımı, yaşamışlığımız
ve doğa, bilim, yaşam
insan, ülke, sınır
güneş, aydınlık, ışın
ışın gözbebeği ve zaman-sürecimiz
ve yürek, sevgi, sevda... onurumuz
ve terli sözcükler arasında
ellerimle-kalemlerimle kazdığımız
ve şiiri soruyorlar
anlaşamıyorlarmış...
oysa kendiyle ne güzel anlaşır insan
ne güzel yarışıp amaçlı sürdürür
sürdürüp savaşır yaşamı
ve bu savaşımda yine sözcükler ıslanıp kanatlanıyor
yani sözcüklerle üretkenliği güzelliğin yaratımını
çocuklarla çocukluğu saflığı, temizliği, içtenliği
doğanın yavruları terleri emekleri
gerçekte beni bana soruyorlar
yani sofradaki tuzu
ekilen tohumları, ürünleri, sevinçleri
değişkenliği... bilimi...
ve soruyorlar işte! ..
yüreğimi, sevdalılığımı, kararlılığımı...
artık fitilleşmeli harf, hece
barutlaşmalı sözcük
iğneleşmeli tümce
ateşlemeli ki patlasın...
bana şiiri soruyorlar
söylesin Pir Sultan
Bağırsın Köroğlu
seslensin Nazım
konuşsun...
bana şiiri soruyorlar... 84