boyun büküp ağlayan doğa kuşları
çekin kanatlarınızı dikenlerden
iki de bir de yüreklerinizi parçalayandan
yürekteki ateş sönmez
yanar yanar yanar...
At tüfeği ey avcı nöbet değiştir
denizler balçıklaştı
otlaklar çölleşti
güzellikler çirkinleşti
düşüncenizle
korku sinmiş uçuyor yüreklerinize
biliyorsunuz umut kesilmez umut eksilmez
ağzınız kan çiğnese de
kuş uçar-uçacak kanatsız
siz mi durduracaksınız silahınızla
onu durduramazken çağlar...
Hangi çağ kesebilir hangi çağ
inanç dolu yüreğe kurşun işler mi
kanlı bulutların üzerinden geçip
özlemlerle koklanacak yaşam sevgisi
Hangi çağın yarası hangi çağ
kör bir kurşun kovalar
demet demet açılırken-büyürken yavrular
içerim kanar...
ama her sabah yeniden kanadını açar
en çirkinliğiyle namlu ucuna takılır
yaşamdan da koparılabilir
kirli silahlarla kirli eller tetik çekerken
güzelliğe
dilsiz türkü söyleyip
her gün yeniden yeniden doğurur
analar...
kanlı çiçeklerin-yuvaların üstünden kanatlanır
ağır ağır yüksek dağdaki umut kuşları
vurur kanatlarını yığar türkülerini
taşırlar tohumlarını
dolaşır yürek sevdasının yeşerttiği yaşamla
giderir özgürlük denizinden susuzluğunu
türküleşmez mi umutlar...
tomurcuk patlatılır kurşun yerine
yine de görülür kan lekesi
darağacına konar
parlar parlar...
çırpınıp durur sözcükler
utanır yürekler görüntüden utanır
hava dumana bürünür, buğulanır, kirlenir
aydınlık karanlık leğeninde yıkanır
kalem çalışır düşünce yazılır
kimi sevgi kimi sevda kimi barış doğar
belirecek özgürlüğü, insanı, yaşamı savunanlar
kalem kırılırken ve verilirken kararlar...
güzellik bile ağlar...
tutsak mı kalmış, kalacaklar
rüzgar mı savurur haykırışları
yoksa yakılan karanlık mı
her yeni günde bir başka doğarken güneş
amaç birlikteliktir, yaşamı paylaşmaktır
ağrına gitmesin
yürekten söylenir, söylenecekler
hangi çağın gücü yeter hangi çağın
birikimlerle özlemler yanardağına
köklerini yeniden güçlendiren (analar)
umutları yoğurur
kucak kucağa gelmez mi insanlar, insanlar
neler diyor neler anlatıyor çağlar
anlasalar...
onu durduramazken...