Düşünceye dalmıştı, bir sorunu vardı besbelli
Fikri boşlukta, gözleri hedefsiz bakıyordu.
Adım adım yürüdü, yanıma vardı.
Bir şeyler soracağını biliyordum.
O konuşmadan ben başladım konuşmaya
Göz göze gelmiştik. 'Söyle” dedim
Baktı, baktı, "sus" dedi gitti.
Mesele bitti.
Kendince almıştı cevabını.
Çünkü ne diyeceğini bir kişinin bakışından anlardı.
O, öyle bir adamdı ki
Beynini okurdu insanın duruşundan
O, adamı, adam mı, odun mu bilirdi.
Oturuşundan, kalkışından
"Can" derdi.
Durur, gözlerine bakmanı beklerdi.
Dönüp gözlerine baktığında, bağlardı bakışıyla
Kördüğüm olurdun sözlerinin akışında.
Hapsederdi gözlerinin içine,
Artık beynine o hükmederdi
Sözlerini diliyle değil
Gözleriyle söylerdi.
Konuştukça uyuşurdu beyni insanın,
Mest olurdun dalgasız deniz gibi,
Bitmesin isterdin efsunlu sözleri,
Mıknatıs vardı gözlerinin renginde
Deryadan daha engindi o gözler uçsuz bucaksız
Baktıkça açılırdın kıyıdan uzaklara...
Arkana bakmadan, kafana takmadan...
Gidemezdin bir yere, kımıldayamazdın
O seni bırakmadan.
Artık kimseye bir şey söylemiyormuş.
Ne sözüyle efsunluyor, ne gözüyle deryalara salıyor
ne ruhuna kelepçe vuruyor...
Can saati durmuş
Sessizce uyuyormuş.
Peki, kimdi bu adam?
Kim olduğu ne fark eder?
Ha yedi bir yabancı
Ha hanı terk eden garip bir hancı.