Anlatmıyor mu sana, alnındaki harita?
Zamanın yavaş yavaş eriyip bittiğini?
Az mı yaptın bilerek, hata üstüne hata
Bilmez misin hatanın, ruhu kirlettiğini
Yaşantı defterinden, karaları silmeye
Tövbeden başka silgi, bulamazsın arama
Yaşlandıkça başladı, günlerin eksilmeye
Yırtılmış yüreğinde, yama üstüne yama
Gecenin sessizliği hatırlatır ölümü
Kaç kişi tefekkürle, beklemekte sabahı?
Vicdanı duyarsızlar, diri midir, ölü mü?
Kaçının umrundadır, işlediği günahı?
Güçlü kılar insanı evlat, mal ve saltanat
Karşılıksız ikram mı, yoksa imtihan mı bu?
Nimetlerle süslenmiş, şu muazzam kâinat
Her işte bir hikmet var, canlara ayan mı bu?
'Her düşüş bir öğreniş” böyle demiş atalar
Bir musibet evladır, binlerce nasihattan
Pişmanlık duyulmazdı, olmasaydı hatalar
Ayrılmamak gerekir, haktan ve hakikattan
Bir ömrün özetini, fersiz bakan şu gözler
'Hayatımın Romanı” burda yazılı diyor
Son perde kapanırken, gözler birini gözler
Haydi koş beyefendi, son otobüs gidiyor
Yaşadığım şu hayat, iki durak arası
Yolculuğun sonunda, ne bir ses ne bir nefes
Üzerinde hayatın isi, pası, karası
Kimisine şu dünya, kimine ahret enfes
Diyorum ki rabbime hatam, kusurum çokça
Affetmek şanındandır, kusuruma bakma sen
Abdulhadi dua et, dua sihirli akça
Rahmetine sığındım, beni narda yakma sen