Sıcak bir yaz akşamında, sokaklar yalnızlığımın, sensizliğin acısını soruyorlardı bana.Bir an bir ürpertiye,bir şaşkınlığa kapılmıştım.Yüreğim buruktu...Çarmıha gerilmiş bir bedenin gerginliği vardı üzerimde.Ne diyecektim,ne demeliydim seni bana soranlara, bilmiyordum ki.
Avazımın çıktığı kadar, bağırmak geliyordu içimden; Nerdesin,niye yoksun? diye.Çaresiz kalmak,çıkmaz sokaklara girmek nedir bilir misin; bilmiyorum ama ben çok iyi biliyorum.
Kimi zaman çaresiz kaldım, kimi zaman sensizliğin yoksulluğunu yaşadım ve kimi zaman hayallerinle yaşadım. Beni anlamasın diye de, çoğu zaman suskun kaldım.
Konuşmak; cesaret isterdi,yürek isterdi ama anlatamadım cesaret edemedim. Her zaman olduğu gibi susmayı tercih ettim, sustum ve susmaya devam ettim.
Biliyordum; olmayacaktı böyle, olmamalıydı ve olmadı.Düşler,istekler ertelenmemeliydi ve ertelenmedi de.Yarın diye bir şey olmadığına göre; şimdi anlatılmalıydı her şey.Her defasında dile getirdiğim gibi; ''varsın atın ölümü arpadan olsun'' deyip, anlatılmalıydı sevgiliye...Düşlerinde aşka dair her ne varsa anlatılmalıydı.
Yürek işte, ya söyletir yada söyletir. Bunun başka bir yolu olamaz.Belki kelimelerin boğazında düğümlendiği zamanlar olur, yada söylemek istediğin her şeyi söyleyemezsin ama emin ol ki onlar cesaretsizlikten değildir. Sadece kaybetme korkusundandır.Oysa unutmamalıyız ki; kaybetmek aslında kazanmaktır çoğu zaman...
İçinden geçen isteğe kapılıp; ne olursa olsun ama ne olursa olsun, kaybetmek pahasına olursa bile, söylemekten çekinmeyin düşündüklerinizi.Yarın çok geç olabilir...Çünkü yarın diye bir şey yoktur...
(GECE YARGICI)
(23.01.2009 NUSAYBİN)