işte şu bahar
ki ellerini yıkayarak çıkıyorsun insanlardan
kabasaba sabahlardan...
esirgeyerek saçlarını gözlerine siyahi tutkallar çalıyorsun
veda havalarını koklamak yakışmaz sana
incinerek avluları yoklamak ağrına bir ağrı daha
daha da kuşanarak soruları
kuş sergilerinden akşamüstülere takılıyorsun yaşamak için
dokundukça yüzüne ellerim, okumayı öğreniyorum
işte bahar çıkıyorsun pencerenden pencere içlerine
karartılmış sayfalardan sıkılarak
ki veda edememek öyle birşey biliyorsun
hep bir umut beslerdim uyumak için
uyumak için serinliğini nergislerin...
işte şu bahar...
storkwinkel sokağında susmayı saklıyorsun bir aylaktan
yaslandığın göğüslerden ve esmerleşmiş dudaklardan...