............................................................'evet yazılmıştır, evet görülmüş
.............................................................dönerek dallarında söğütlerin mahfil mahfil
.............................................................karanlığına ant içerek gecenin, varılmıştır”
.......................................................................................(Ölmüş Serçeler Destanlaması, Bab-ı Hazan)
aynı karanlıkta doğacaklar ülkelenmiş elleriyle
kimliklerinde kavruk mevsimlerden damgalar
kaç başlı ejderhadır bu, kaç anahtarlı kapı
aslına dönmeyecek su ve çocuk
işte hikâyesini anlatarak geliyorum bozkırlardan
sahteleşmiş şehirlerden, yıkık saraylardan
omuzlarında diyecekler salâha akan nehirler
aksın; arabalar, insanlar, çocuklar dahi önümüzden
bilmediklerimizle büyüterek irkinti kuşlarını
bitecek bu bahar, bu pervane seherler
yıkılmıyor muyuz yüzüstü kaldırımlarına semtlerin, kalabalık parkların
aradıkça uzaklaşan hayallere kapılıyor soğuk serseriliği
makinelerin, rulmanların ve bilyelerin
seyreltildi kırk ikindi değirmenleri
mahcup aşklara nokta, dillendirildi vebal
müjdelenmiş denizlere koşmak gibi ayrılmak mağaradan
tekrarlayacak tebessüm, tekrarlayacak isimleri unutmak arzusuyla
işte şarkısını mırıldanarak ateşlenmiş cesetlerin
yeminlenmiş hilelerin, silinmiş nurların…
08.06.-30.07.2009