selvi'me
ünleyerek topladım, karanlıklarını ve terini ellerinin
cevvaldim bilirsin, belki ben bilmem niye götürüldüklerini
soğutulmuş çayların, haliyle kahvenin
anılardan ilham almak yalnızlara kalan mirastı
soluyarak sabahları duraksadık, anılar, masalar, masallarla
yalnızlık iki adım sonra gözlerini kapatmaktı
bilirsin, belki ben bilmem
bozkır mevsiminden geçerek geldik bu şehre
ki kireç kaplı yollar, bulanık gök anlatmamalı sana
kedilerin alışkanlıklarını yahut alnına dokunan sıcaklığı,
kuru gürültülerden, sisli sözlerden sıyrılarak kondu boynuna
söyleneceklerin kurgulanmamış yalınlığı
say ki bırakılmıştır utandıklarımız,yaşlanarak eski bir nehre
sayıklayarak geçtim arasından cinlerin, karabasanların,vampirlerin
çocuklar henüz büyümemişti kucaklarında umutlandırılmış türkçeleriyle
selamsız ulaştık kapılarına aydınlanan ülkenin
unutulmuş zamansız bildirilen her intihar, yakılmış saçları, kanamış bilekleriyle
tekrarlayarak cümlelerini!
bahar,bana bir bahar, nevbahar…