Baban ölünce, sende çekip gittin.
Dul kalan ananı, perişan ettin.
Söyle bana, gurbet ellerde nettin.
Beni, hiç düşünmedin mi, sen oğlum.
Ocağım yanmaz, bacam tütmez oldu.
Yaşayan bedenim, açlıktan uldu.
Gül anan, bir lokma ekmeğe kuldu.
Senin, hiç haberin oldu mu, oğlum.
Namus dedim, çözmedim uçkurumu.
Kapımdan def ettim, Ermeni, Rumu.
Doymak için, yaladım milli kumu.
Bunları, biliyor muydun, sen oğlum.
Bağımız, bahçemiz, bakımsız kaldı.
Sürülerimize, aç kurtlar daldı.
Bitli çakallar, bile haber saldı.
Biçare anan, neyleseydi oğlum.
Nice, muhanet kapısını çaldım.
Tatlı dillerden, iğrenç cevap aldım.
Sokak ortasında, dikili kaldım.
Şimdi, senin anan mı oldum, oğlum.
Kaderim dedim, el verdim bu beye.
Kocam diye, ilan ettim tüm köye.
Ailemize yazdım, asil üye.
Nerelerdeydin, söylesene oğlum.
Ocağım yandı, kazanım kaynadı.
Yatağım ısındı, kanım oynadı.
Âlem gıybet etti, lafa doymadı.
Sen, kimden haber alıp geldin, oğlum.
Gel otur, şöyle biraz dertleşelim.
Kaypaklığı bırakıp, mertleşelim.
Ağarmış saçını, okşasın elim.
Hasret kaldım, fidan boyuna oğlum.
Anansam, sözlerimi iyi dinle.
Her habere, hemen fırlama kinle.
İnleyeceksen, sen içinden inle.
Bana bey, sana baba oldu, oğlum.
Şehit babana ihanet etmedim.
Her, el edenin, peşinden gitmedim.
El kapısında, saçımı ditmedim.
Kendi evimin, kadınıyım oğlum.
Kabul ediyorsan, halimiz böyle.
Laf yetiştiremen, uğraşma köyle.
Ne diyeceksen, gel de, bana söyle.
Senin, kimseye bir dilin yok, oğlum.
Yeter artık, daha fazla naz etme.
Babam dede, elini öp kin gütme.
Paksoyum, boşa, kalemini sürtme.
Anacığını üzmez, benim oğlum.