Ormanda ağaçlar,
Üstünde, renk cümbüşünde dallar,
Tek, tek düşmektedir,
Dallardaki sararıp solan yapraklar,
Hazan yine, kışa döndürdü,
Çirkin ve de katil yüzünü,
Kim bilir kaç can aldı yine, şu kış gelmeden,
Kim bilir, kaç kişiyi teslim etti kara toprakta
Yaradan'a,
Kimi acı çekerken, kimi daha hayatının baharındayken,
Kimi ceninken.
Sabah haberlerinde verdi,
Bu gün,
Flaş haber olarak televizyonlar,
Lodos çıkmış gece,
Marmara da egedeki şehirlerde,
Bilmem kaç kişi zehirlenmiş soba zehirlemesinden,
Hepsi de fakir, hepsi de varoşların halkı,
Duydum ki, onlar.
Buna fakirin, kaderi diyorlar bir de,
Kimi de onlara bilinçsiz ve cahil diyorlar,
Sanki onlar kaloriferli ev, nedir doğal gaz, nedir,
Bilmiyorlar.
Haydi diyelim öyle, ya şu mecburen yaktıkları,
Ya şu kalitesiz kömürler,
Onlara ne diyeceksiniz,
Beyler.
Dün gördüm,
Bir yaşlı dede, sakalları uzamış Pejmürde,
Sırtında bir çuval gidiyordu: evine,
Dede dedim, bu kömürü bir araba tutup götürsene,
Yorgundu, ihtiyar ; Çuvalı yere koydu, ve bana dedi ki,
Sen orasını boş ver evlat,
Sen bana, varsa bir yorgunluk sigarası versene,
Dedi: iç çekerek.
O öyle der demez içim yandı,
Burkuldu yüreğim,
Kim bilir bu memlekette aç susuz daha, ne kadar, insan vardı, Onun gibi gariban,
Kimi sokaklarda dilenen,
Kimi gururdan halini belli edemeyen,
Kimi sabahlara kadar titreyen,
Kimi yardım bekleyen ne kadar çok, ne kadar çok yardıma muhtaç,
İnsan vardı,
Kimi bir ekmeğe muhtaç, kimi işsiz güçsüz dolaşan,
Dolaşan, olduğu kadar,
Bir de kazandığı parası çarşıya pazara ihtiyaçlarına yetmeyen,
İnsanlar var da, bu memlekette,
Düşünen yok, işsize iş yok,
Sadakayla avutulur sade de,
İş verilmez, işsize iş yaratılmaz,
Nedense bilmem.
A.Yüksel Şanlı er
28 Ocak 2010-01-28
Antalya.