Karlı bir yılbaşı, akşamıydı,
Sis vardı,
Göz gözü, görmezdi şehrin sokaklarında,
Sokak lambalarının, soluk sarı ışıkları vuruyordu,
Önceden yağmış, karlara.
Buzlar desen, saçaklardan sarkıyordu uzun ve sivri,
Ve kurt çakal sesleri geliyordu,
Biraz ötelerdeki, şehri çeviren karlı sis sarmış dağlardan.
Sokak kedileri desen titriyordu, büzüşmüş de saçakların altlarında.
İşte böyle bir yılbaşı akşamında, ayaz geceyi örterken,
Kapı çalındı birden.
Ve sen geldin o akşam,
Titriyordun,
Saçlarında tipinin beyaz gülleri,
Burnun kızarmış,
Yanaklarında kızıl koncalar açmış girdin gözlerime bakarak.
Bir anda dünya benim oldu sandım,
Tuttum senin buz tutmuş ellerinden, ve ovdum gözlerinin içine baka, baka,
Ve senin o buz tutmuş kaşlarının altındaki bakışlarınla yandım.
Mutluluk doldu içime birden de,
Bu mutluluk o gece hep kalacak sandım.
Mutluluk aktı içimden,
Yeni yılımı o yıl, ilk sen kutladın,
Anlardın da, yalnız yaşayan insanın,
Halinden,
Ne yazık ki çok geçmeden zaman, bir korna sesi duyuldu dışarıdan,
Gitmeliydin, gitmeliymişsin,
Beni yalnızlığımla tekrar bırakıp, vakit daha geç olmadan,
Öyle de yaptın,
Gittin,
Ben yılbaşı gecesini o gece beraber karşılarız beraber kutlarız derken,
Çekip gittin ben buğusu silinmiş pencereden
Bakarken de,
Geçmedi o gece, bir türlü zaman,
Ve içtim,içtim ağladım biliyor' musun
Yüksel Şanlı er
1 Ocak 2010-01-02
Ankara