[A] >  [Abdulkadir İlyas Şiirleri] > Ah Koca Şehir Şiiri
Sponsored Links

Abdulkadir İlyas - Ah Koca Şehir

Kitap Adı:Affet
Eklendi:
Yeni Şiir Eklemek İçin Tıklayın Şiir Ekle      Hata DüzeltHata Düzelt
Ah Koca Şehir

Bugünlerde yolum sana düştü İstanbul.
Gurbetteki gencin yar hasreti;
Yeni gelin olmuş kızın ana özlemi;
Asker babasının yüreğindeki burukluk…
Ne bileyim!
Belki de en büyük hayaldin benim için.
Nice tozpembe hayallerle,
Karşı konulmaz umutlarla gelmiştim sana.
Bir Ayasofya'n, bir Süleymaniye'n,
Bir Sultan Ahmet'in vardı ki senin;
'Heyhat! ” derdim resimlerini gördükçe.
Karşılarına oturur, bir gün mutlaka derdim.
Ayasofya'nla Sultan Ahmet'inin arasına oturup,
Arşı delen minarelerinle hayale dalıp,
Ezanlarınla kendimi bulacağım,
Seni hayranlıkla izleyen hep ben olacağım,
Sana bir kavuşayım;
Bir daha ayrılmayacağım derdim hep!
Yolum sana düştü İstanbul.
Düştü düşmesine de;
Korkuyorum.
Gördüklerimin hepsi mi düştü be İstanbul?

Ey Koca Sinan'ıyla büyüyen kutlu şehir!
Neden arşın hep kara bulutlarla kaplı senin?
Neden nurlu kubbelerin simsiyah?
Camilerinin önündeki çiçeklerin boynu neden bükük?
Niye bu gökyüzü açılmıyor?
Neden rüzgâr hep seni incitircesine esiyor?
Ve bu güneşe de ne oluyor da;
Her dokunduğu yerini yakıyor?
Yoksa bilmediğim bir şey mi var İstanbul?
Sen değil misin Resulün hadisine mazhar olan?
Sen değil misin Sultan Fatih'in atını denize sürüp,
Gemilerini karada yüzdürdüğü şehir?
Yoksa Koca Sinan'ın süslediği de mi sen değilsin?


İçimde garip bir çırpıntı var İstanbul!
Olmaz, olamaz diye diye kapadım gözlerimi dün gece.
Hayallerimin İstanbul'unu karanlıkta bulma umuduyla.
Öylece bekledim.
Son bir hayalim vardı incecik;
Ezan-ı Muhammedi'nin vakti gelecek,
Bülbül sesli müezzinler Allahuekber deyince;
Yüreğim huzurla dolacak,
Ben de yatağımdan fırlayıp camiye koşacaktım.
O bile olmadı be İstanbul!
O bile olmadı!
Kendini bilmez bir sarhoşun küfürleriyle fırladım yerimden.
Çekilen bıçaklar,
Ateşlenen silahlar…
Kim bilir hangi saçma dava uğruna sızlayan canlar.
Ve korkuyla camlara üşüşen endişeli bakışlar…
Bunları da mı sen yetiştirdin İstanbul?
Seni küfür ehline vatan olma diye;
Üzerinde alınlar secdeye kapansın;
Hayatta eğilmez başlar Huda'nın önünde sende eğilsin,
Altın gibi taşına toprağına kâfir ayağı basmasın;
Güzelim yollarına bir damla yaş düşmesin diyeydi onca zahmet…
Bu ne edepsizliktir,
Bu ne hayâsızlıktır ki sokaklarında KAN akıyor İstanbul, KAN!


Ne oldu sana be koca şehir?
Sende bir annenin feryadı duyuluyor. Sende Müslümanların iniltisi duyuluyor.
Ne gariptir ki;
Allah demek isteyen de sen de susturuluyor.
Şöyle etrafına bir göz at!
Dedelerin tutarsız ki babaların hesapsız,
Annelerin kucaksız ki çocukların çorapsız,
Bilemedim ki koca İstanbul;
Sen mi dermansızsın, yoksa hayat mı vefasız!


Silkin ve kendine gel İstanbul.
Unutma!
Sen baldırı çıplak edepsizlere,
Soyu sopu belirsiz hayâsızlara,
Burnu yerlerde sürünesice kâfirlere mesken olasın diye değil;
Allah için kendine mezar olabilesin diye yücelmişsin.
Aç gözlerini ve şu haline bir bak:
At üzerindeki uyku perdesini,
Bir an evvel kaldır elini ve karşı koy.
Temizle bedenin bulaşmış arsız pisliği,
Yoksa duyulmayacak yok oluşunun sessizliği.


Bu gün yollarımız ayrılıyor İstanbul.
Ya ben seni tanıyamadım,
Ne bileyim;
Ya da sen kendini anlatamadın.
Nice umutlarım vardı; seni gördüm hayal oldu.
Hayallerim vardı harbisinden; heybetinden sararıp soldu.
Bir de rüyalarım vardı İstanbul;
Ama sana geleli gözüme uyku bile girmez oldu.
Yüreğinde ne yaşatırsın bilinmez;
Belki burukluk, belki sızı, belki acıma;
İnsafsızlık mı olur bilmem ama belki de umursamazlık!
Diyorum ki; bu devran gitmez be böyle.
Acın varsa göm kalbine;
Ve yak kendini be hayallerin şehri!
Sana söz; kimse ağlamazsa ben ağlarım ardından.
Arşa uzanan ellerinle sar bedenini,
Bir nefeste çekiver her şeyi.
Dedim ya;
Benim gibi nicelerini ağlatmaktansa,
Bu vebayı her gün besleye besleye taşımaktansa,
Yut kendini de rahat et be İstanbul!
Yut ki kendini umutlar soldurmayasın.
Yut ki kendini hayallerde yaşayasın…


Sana gelirken mutluluktan uyuyamadım.
Şimdi senden gidiyorum;
Yazıklar olsun bana ki;
Şimdi de hüzünden uyuyamıyorum.
Otobüsün camından son kez bakıyorum sana.
Birazdan minarelerin kaybolur yavaş yavaş,
Ardından da tepelerin sisler içinde kaybolur!
Tıpkı gözümde kaybolduğun gibi…


Kalbimden de sil at kendini artık.
Manalı bir sızı var tenimde, var git de sırrını sen bul.
Yüreğimde, en derinde, şanlı yerin var İstanbul.
Ama aldanma heybetine koca şehir;
Kalk oturduğun yere bir bak;
Yerin KANLI İstanbul…


Abdulkadir İlyas
© 2003-2024 www.alternatifim.com/ Her Hakkı Saklıdır.